Ders 13: İleri Sismoloji







































Merhaba arkadaşlar, hepiniz hoş geldiniz. Bu dönemde, İleri Sismoloji dersini Hande ile birlikte işliyoruz. Hande, harita mühendisliği mezunu ve bu dersi özellikle "Jeofizik Mühendisleri dışında jeofizik mühendisi olmayanlara sismoloji nasıl anlatılır?" konusunda deneyimli. Umarım Jeofizik Mühendisliği dışındaki öğrencilerimize yönelik anlaşılır bir ders olmuştur. Sismoloji konusunda özellikle 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra büyük bir bilgi patlaması yaşandı. Bu dersin içeriğinde, sosyal medyada yayılan çalışmaları ve makaleleri derleyerek güncel teorileri birleştirmeye çalıştık. Bugün son dersimize geldik ve 6 Şubat depremleriyle devam edeceğiz. Çünkü bu dersi 6 Şubat depremleriyle başlatmıştık ve aynı konuyla bitireceğiz. Şimdi bu derste hangi konular üzerinde duracağımıza bir göz atalım.

6 Şubat 2023 tarihinde büyük bir deprem meydana geldi ve ardından artçı depremler devam etti. Deprem sonucunda oluşan Maksimum Yer İvme dağılımları ve hasar dağılımı, etkilenen bölgeleri gösteren haritalarla gösterildi. Bu haritalar, Kahramanmaraş çevresindeki M7.9 depreminin neden olduğu PGA (Peak Ground Acceleration) dağılımını gösteriyor.

Bu haritalar, konuşlandırılmış maksimum yer ivme istasyonları tarafından AFAD Yer İvme İstasyonları tarafından kaydedilen verilere dayanmaktadır. Haritalar, yer ivmesinin en yüksek olduğu bölgeleri göstermektedir. Bu verilere erken saatlerde ulaşılıp analiz edilen ve herkese açık olarak yayınlanan USGS PGA haritası, vatandaşlara ve yöneticilere ne tür bir mesaj vermektedir?

Bu harita, deprem kuvvetinin pik yaptığı bölgeleri göstermektedir. Depremin şiddetinin en yüksek olduğu bölgeleri gözlemleyebiliriz. Bu bilgiler, büyük depremlerin ardından dünya genelinde birkaç saat içinde sağlanmaktadır. Bu bilgilerin sunulabilmesi için deprem öncesi yerleştirilmiş yer ivme istasyonlarının olması gerekmektedir. Bu istasyonlar, deprem öncesinde toplanan ve haritalanan verilerle ilgili acil durum ve afet yönetimi konusunda sorumlu kişilere yardımcı olabilir.

Bu teknolojinin adı Shake-Map Teknolojisi'dir ve ilk doktora çalışmasını bu konuda yapan bir öğrenci olduğunu biliyorum. Haritalama, deprem sonrasında tehlikenin en yüksek değişiminin haritalandığı ve hızlı bir şekilde herkesle paylaşıldığı önemli bir konudur. Tehlikenin arttığı bölgeler, insanların ve yapıların hissettiği hasarın büyük olduğu bölgeleri gösterdiği için son derece kritiktir.

İlk 72 saat içinde afet müdahale ekiplerinin nereye gideceği ve neye odaklanacağı sorusunun cevabını veren bu yer ivme haritaları, deprem sırasında ortaya çıkan büyük enerjinin neden olduğu katkıyı sağlamaktadır. Tabii ki bu haritaların oluşturulabilmesi için Kuvvetli Yer Hareketi istasyonlarının bulunması gerekmektedir. Bu bölgede önemli sayıda kuvvetli yer hareketi istasyonunun bulunması, afet sonrası hızlı müdahale planlaması için iyi bir durumdur. Bununla birlikte, yıkım ve kayıp sayısının hala önemli bir düzeyde olduğunu görmekteyiz. Yukarıdaki slayt bize geçen derste neler yaptığımızı gösteriyor. Geçmiş derslerde oluşturduğumuz slaytların tamamı görülebiliyor. Öğrencilerimiz her dersin ardından neler yapabileceğini biliyor mu? Evet, öğrencilerimiz Blogger sayfasından ders slaytlarına erişebilir ve dersin YouTube kaydına da ulaşabilirler. Bu şekilde dersin başlangıcından sonuna kadar yapılan çalışmalar, slaytlar, YouTube videoları ve altyazılar aracılığıyla öğrencilerimize ulaştırılmaya çalışılmıştır. Bu nokta önemlidir, çünkü dersin temel kaynakları, slaytlar ve YouTube videoları olarak öğrencilerimizin kullanımına açıktır. Bu konuda titizlikle çalıştım. Şimdi baktığımızda özellikle bu hafta önemli bir deprem var. Bu konuda pek bilgim olmamasına rağmen, profesyoneller ve akademisyenler sürekli paylaşım yapmaktadır ve bu dersin içeriğini oluştururken bu paylaşımlardan yararlandım.

Şili, önemli bir ülke. Şili'ye gitmiştim ve özellikle Santiago Üniversitesi'nden davet almıştım ve iş başvurusu yapmıştım. Orada bir seminer verdim ve akademisyenlerle tanışma fırsatı buldum. Akademisyenleri almak için nasıl bir süreç izlediklerini biliyor musunuz? İlanlarını dünyanın her yerine yayınlıyorlar ve akademisyenler bu ilanlara başvuruyorlar. Sonrasında adaylar arasından seçim yaparak kısa bir liste oluşturuyorlar. Bu listedeki kişileri çağırarak bir bölümde veya fakültede seminer verdiriyorlar. Ardından, "Sizin dışınızda dinlemediğimiz 2 kişi daha var. Onları da dinledikten sonra size son kararımızı vereceğiz." şeklinde bir geri bildirimde bulunuyorlar.

Santiago Üniversitesi, Şili'de ilk 200'e giren bir üniversitedir. Eğer bir arkadaşım ileride akademik olarak doktora yapmayı düşünürse, bu üniversiteyi önerebilirim. Yer bilimleri ve deprem alanında doktora çalışması yaparsa dünyanın önde gelen bir üniversitesinde eğitim alma şansı olabilir. Ancak, eğitim dili İspanyolca. Ben de İspanyolca bilmediğimi söyledim ve nasıl olacağını sordum. Onlar da, "Önemli değil. İspanyolca öğrenmeniz için size destek sağlayacağız." dediler. Gerçekten ilginç bir durumdu. Yabancı öğretim üyeleri, üniversitenin uluslararası öğrenci çekme çabalarına iyi bir örnek olarak görüldü ve bu sayede Şili'yi ziyaret etme fırsatı buldum.

Bugün 24 Mayıs ve tam 63 yıl önce büyük bir deprem meydana geldi. Şili, bu depremi yaşadı. Özellikle 20. yüzyılın en büyük depremlerinden birinde 2.300 kişi hayatını kaybetti, 130.000 ev yıkıldı ve ardından 7 saat sonra tsunami dalgaları ortaya çıktı. Tsunami dalgalarının etkisiyle Hawaii'de büyük bir yıkım yaşandı.

Japonya'da da bu deprem nedeniyle birçok insan hayatını kaybetti. Ancak Şili, bu depremden önemli dersler çıkardı ve deprem riskini azaltma konusunda örnek gösterilen bir ülke haline geldi. Şimdi sol tarafta, özellikle tsunami dalgasının nasıl yayıldığını gösteren bir video çalışacak. Bu süre zarfında, ben de bu depremde kaydedilen sinyal verilerini kullanacağım. Bu, ilk defa aletsel kayıtlarla kaydedilen ve tarihe geçen en büyük deprem değil.

Farklı istasyonlarda kaydedilen veriler bize bu durumu gösteriyor. İlk kaydedilen istasyon verisine bakarak, dünyanın en büyük depreminin izlerini görüyoruz. Yukarıda, sol tarafta tsunami hala devam ediyor. Tsunami nerede başladı? Şili'nin önünde başladı, ancak "Ring of Fire" olarak adlandırdığımız ateş çemberi bölgesinde yayılmaya devam ediyor. Nasıl yayıldığına bir bakın. 14 saat sonra Japonya'yı vuruyor ve yaklaşık 1400 hatta belki 1500 kişinin ölümüne neden oluyor. Şili'deki deprem sadece Şili'yi etkilemiyor. "Ring of Fire" olarak adlandırdığımız bu bölgedeki sınır ülkelerinde de yıkımlara neden oluyor. Dünyanın en büyük depremleri, dediğimiz gibi, bu renkli daire şeklindeki alanda meydana geliyor. Dünyadaki depremlerin yüzde sekseni bu ateş çemberi olarak adlandırılan bölgede gerçekleşiyor. Bu depremler, bu depremde olduğu gibi, 9.5 büyüklüğüne kadar ulaşabiliyor.

Türkiye'ye baktığımızda, bu büyüklükte depremlerin bu sıklıkta meydana gelme riskiyle karşı karşıya olmadığını söyleyebiliriz. Ancak, ülkemizde bu kadar sık ve büyük depremlerin olmamasına rağmen, maalesef dünyada depreme bağlı ölümlerin en çok gerçekleştiği ülkeler arasında ön sıralarda yer aldığımızı belirtmek gerekiyor. Şimdi biraz daha yakından bakalım, 22 Mayıs 1969'da meydana gelen 9.5 büyüklüğündeki depremin tsunami dalgalarının nasıl yayıldığını görelim.
Bakalım, video çalışıyor mu? Evet, çalışıyor. Deprem Şili'de meydana geldi, ancak tsunami dalgaları her yöne yayılıyor. Tsunami 60 dereceye kadar yayılıyor ve etkilediği bölgelerde hasara neden oluyor. Gördüğümüz gibi tsunami Meksika'yı geçerek ilerliyor. San Andreas Fayı'na ulaştığında Kuzey Amerika'ya kadar yayılıyor ve Amerika'da hasara yol açıyor. Hala yayılmaya devam ediyor. Japonya'ya ulaşması ise 14 saat sürüyor ve Japonya'da büyük kayıplara sebep oluyor. Bu depremin Şili'de, özellikle tarihte kaydedilen en büyük deprem olan Valdivia şehrinde ne kadar büyük bir kayba neden olduğunu gözlemlediğimizde, şehri ziyaret etmediğim için ismini hatırlamıyorum, belki de gitmişimdir. Büyüklüğü 9.5 olan bu depremin en önemli özelliği nedir? Büyük bir tsunamiye yol açması ve uzak ülkelerde, hatta Hawaii ve Japonya gibi yerlerde insan ölümlerine neden olmasıdır.

Bu depremden önce, 4 adet 7 büyüklüğündeki ön deprem meydana geldiği görülüyor. Bu ön depremlerin, özellikle ölü sayısını azalttığı söylenmektedir. Büyük bir deprem olan 9.5 büyüklüğündeki deprem ile 7 büyüklüğündeki deprem arasındaki farkı anlamak kolay değildir. 9.5 büyüklüğündeki depremde açığa çıkan enerji bir anda ortaya çıkar. Enerjinin açığa çıkması için ise 10.000 adet 7 büyüklüğünde deprem meydana gelmesi gerekmektedir. Bu nedenle, 7 büyüklüğündeki depremin enerjisi, 10.000 kat daha büyük enerjili bir deprem öncesinde meydana gelen 4 adet ön deprem sayesinde azalmış olur. Gazete haberinde de bu bilgi verilerek ölü sayısının az olmasının sebepleri anlatılıyor.
Görüldüğü üzere, depremle ilgili farklı kaynaklardan bilgiler ve resimlere bakıyoruz. Her yerde yıkım olduğunu görebiliyoruz. Peki, neden yıkıldı? Çünkü bu deprem, Şili'den Japonya ve Filipinler gibi uzak ülkelere kadar büyük bir mesafeyi dalgalar şeklinde kat ederek yıkım gücünü taşıyan bir tsunamiye neden oldu. Bu depremin 63. yıl dönümü ise iki gün önceydi. Şimdi bu depremle ilgili olarak kısa bir çalışma yaptım ve Amerikan Deprem Servisi tarafından yüklenen maksimum yer ivme verilerine bakıyoruz.

Sol taraftaki haritada depremin konumunu gösteren işaretleri görüyoruz. Diğer istasyonlar ise farklı yerleri temsil ediyor. İstasyonlar neden bu bölgelerde bulunmuyor? Çünkü bu bölgelerde insanlar yaşamıyor. İstasyonlar, depremin etkilerini ölçmek ve önlem almak için insanların bulunduğu bölgelerde yer alır. İnsan olmadığı yerlerde istasyonlar, depremin etkilerini ölçmek ve araştırmak için çok fazla fayda sağlamaz. Bu nedenle, istasyonların her yere konması her zaman yararlı olmayabilir. Özellikle kuvvetli yer hareketi istasyonları, depremin etkilerini insanların veya yapıların olduğu bölgelerde daha iyi ölçmek amacıyla bulunur.

Şimdi popülasyona biraz daha yakından bakalım. Sağ tarafta yer alan şekilde popülasyonun dağılımını görüyoruz. İnsanların yaşadığı bölgeleri temsil eden alanlar burada gösterilmektedir. İstasyonlar da bu bölgelerde bulunmaktadır. İstasyonlar neden burada yer alır? Çünkü insanların olduğu bölgelerde bulunurlar. İnsan olmadığı bölgelerde ise istasyonlar bulunmaz. Bu durumda, her yere istasyon koymak tabii ki yararlı olabilir, ancak özellikle kuvvetli yer hareketlerinde istasyonların amacı, insanların depreme karşı korunması ve yapıların depreme dayanıklılığıyla ilgili verilerin temel kaynağı olmaktır. Bu verilerin deprem kuruluşları tarafından güncellenmesi hedeflenir.
Şimdi biraz daha detaylı olarak indirdiğim verilere bakalım. Sağ tarafta Amerikan Deprem Merkezi'nin verilerini görmektesiniz. Aşağıda neyi gösterdiklerine bir göz atalım. Bu veriler, Maksimum Yer İvmesi olarak adlandırılan PGA'yi ifade eder. PGA, Peak Ground Acceleration'ın kısaltmasıdır ve Maksimum Yer İvmesini temsil eder. Genellikle yer bilimciler bu terimi kullanırken, yapı mühendisleri ise PGV yani Peak Ground Velocity'yi kullanır ve bu Maksimum Yer Hızını ifade eder. Herkes kendi alanıyla ilgili olduğu için farklı terimler kullanır. Şimdi bu depremin neden olduğu kırığa bakalım. Kırık, 850 km uzunluğundadır ve burada kırılmış durumdadır. Peki, neden burada kırılıyor? Ben bu verileri indirdim ve SURFER yazılımında kullanarak kendi haritalarımı oluşturdum. Ancak bu haritalar zamanla değişebilir. Denizin içine bakıyoruz, sunumda yer ivmelerini de görüyoruz, değil mi? İşte benim ölçtüğüm maksimum yer ivme verileri denizin içindeki bölgeleri de gösteriyor. Ancak Amerikan Deprem Merkezi bu bölgeleri silmiş. Bunun nedeni, denizin içinde insan olmamasıdır. Orada yer ivmesi maksimum olsa da olmasa da bir etkisi yok, değil mi? Bu düşünülerek silinmiştir. Amerikan Deprem Merkezi sadece karada yaşayan insanların olduğu bölgeleri göstermiş ve diğer kısımları silmiştir. Demek ki bu depremin denizin içinde olması ve deprem merkezinin burada olması önemlidir. İşte burası depremin meydana geldiği kırığı temsil ediyor. Sonra burada depremin kırık boyunu gösteriyoruz.
Tabii ki, şehir içinde bir fay geçmiyor. Ancak denizin içinden geçen bir fay olduğunu görüyoruz. Bu bölgede iki fayın bindirme alanı olarak adlandırılan bir sırt bölgesi bulunuyor. Topografik olarak bindirme kuşağı olarak da adlandırılır. Amerikan Deprem Merkezi bu etkileri haritalamış gibi görünüyor. Bu haritalama, insanlar ve yapılar üzerindeki etkileri gösteriyor. Denizde depremin etkilerinin daha fazla olabileceği düşünülse de, muhtemelen diğer canlıları da etkilediği tahmin ediliyor. Ancak, haritalama diğer canlıların etkilenmediğini göstermektedir. 

Evet, bu görüntüyü tekrar silmek istiyorum. Şimdi, bu depremin etkilerini göstermek için neler yaptım? Burada yaptığım şey şuydu: Bir kesit aldım, kesit aldım değil mi? Kesit dağılımında maksimum pik yaptığı yer burayla denk geliyor. Ancak karadaki bölgelerde depremin etkisi ne yapıyor? Maksimum gerilme değeri mesafeyle azalıyor, değil mi? Denizin içinde olmasının etkisi ne oluyor? Özellikle ne kadar uzak olduğunu bilemiyoruz. Ancak denizin içinde olduğunu buradan görebiliyoruz. Depremin kıyıya olan uzaklığı nedir? Bu ölçeği burada görüp ölçebiliriz. 

Yaklaşık olarak 200 km kadar uzak olduğu görülüyor. Bu ölçekle en az 100 km uzaklıkta olduğu görülüyor. Bu kadar büyük bir depremin denizin içinde olması, ancak insanların yaşadığı alanlara olan etkisinin düşünülerek 20 km bile uzak olması rahatlatıcı bir açıklama olarak sunuluyor. Ölçülen şiddetin mesafeye göre değiştiğini buradan net bir şekilde görebiliyoruz. Depremin kaynağına uzak olmak veya uzaklıkla depremin tehlikesi azalıyor. Eğer her yerde kaya olsa, azalır ancak yerin dirençli durumu da etkili oluyor. Şimdi başka bir kesit aldım. Bu verilerle biraz oynamak istedim. Dik kesit aldığımda, burası tamamen kırmızı. Görüldüğü gibi değişmedi, burası sabit kaldı. Bu nokta 350 km uzunluğunda, değil mi? Bu 350 km'lik alanda depremin maksimum yer ivmesi değişmiyor. Kuzey-güney yönünde değişmiyor. Ancak belirli bir noktadan sonra uçlarda azalmaya başlıyor. Bu 850 km'lik alanda da görüldüğü gibi, burası sabit kalıyor ancak depremin kırılması bitmiş olan uçları aşağıya doğru azalmaktadır. Bu şekilde depremin etkilerinin kırık uçlarına uzak olan noktalarda azaldığı anlaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere, depremin meydana geldiği kırık 850 km uzunluğunda bir bloktur. Bizim gördüğümüz nokta sadece bir kısmını temsil etmektedir; aslında çok büyük bir blok kırılmaktadır. Bir önceki slaytta da belirttiğimiz gibi, 9.5 büyüklüğündeki bir depremin enerjisi, yaklaşık olarak 10.000 adet 7 büyüklüğündeki depremin enerjisine eşittir. Depremin meydana geldiği yer kırıldıktan sonra tsunami dalgaları belli bir hızla yayılmaktadır. Bu slaytta dalgaların hızları ve saatlere göre ilerlemesi gösterilmektedir.

Ring of Fire olarak adlandırılan bu bölge, dünyanın en büyük depremlerinin meydana geldiği bir yerdir. Bu bölgedeki depremler, bölgeye sınır olan ülkelerde büyük yıkımlara neden olabilir. Örneğin, Japonya'da veya diğer ülkelerde meydana gelse de, bu ateş çemberi bölgesindeki ülkelerde etkileri hissedilebilir. Depremin etkilerine bakıldığında, tsunami dalgalarının 15 saat sonra 15 metreye kadar ulaştığı görülmektedir.

Hawaii'de 61 kişi hayatını kaybetmiş durumda. Japonya'da ise 142 kişi ölmüş. NASA tarafından hazırlanan animasyonlarda da bu tsunami etkileri gösteriliyor. Depremin meydana geldiği yerden başlayarak önce Hawaii'yi vuruyor, ardından Japonya'ya ilerliyor ve devam ediyor. Deprem yıkımlara ve ölümlere yol açıyor. Bu büyük depremle ilgili olarak senin yorumunu alabilir miyim?
Hande: Hocam, tsunami normal bir depreme göre daha geniş saatlerde yayılıyor gibi görünüyor. Bu yüzden erken uyarı sistemi daha etkili çalışıyor, değil mi?

Ali Osman Öncel: Evet, doğru söylüyorsun. Tsunamilerin yayılması daha uzun sürebilir. Bu nedenle erken uyarı sistemi daha önemli hale geliyor.

Hande: Peki hocam, bir şey sorabilir miyim?

Ali Osman Öncel: Tabii, buyurun.

Hande: Diyelim ki bir deprem meydana geldi ve ardından 4.4 büyüklüğünde bir deprem oldu. Sonra 4.3 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Bu durumda kesinlikle bir artış olmadığını söyleyebilir miyiz? Yani, 4.5 büyüklüğünde gidiyorum gibi düşünebilir miyiz?

Ali Osman Öncel: Evet, taş büyüklüğünde bir deprem meydana geldikten sonra dediğin gibi 4.4 ve 4.3 büyüklüğünde depremler olursa, buna artış yok diyebiliriz. Ancak dağılımlarına da bakmak gerekiyor. Eğer zaman içinde büyüklük azalıyorsa, artış yok demek doğru olabilir. Bazen ise deprem fırtınası denilen durumlar oluşabilir. Büyüklükleri birbirine yakın depremler birbirini takip edebilir, önce büyür sonra azalır. Böyle bir yapı meydana getirebilir. Bu deprem fırtınası olarak adlandırılır. Büyük depremler sonrasında artçı şoklar genellikle konuştuğumuz şeydir. Ancak, dediğin gibi 4.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiyse, bu depremin artçıları olabilir. Zaman içinde depremler sayı olarak azalabilir, ancak bu büyük artçılar meydana gelmeyeceği anlamına gelmez.

Hande: Anladım, dikkat etmek gerekiyor. Doğru söylüyorsunuz. Büyük depremlerin artçıları önemli olabilir.

Ali Osman Öncel: Evet, meydana gelen büyük depremlerin artçıları devam edebilir. Zaman içinde depremler azalabilir, ancak büyük bir deprem sonrasında 4.9 veya 4.8 gibi depremler artçılar olarak gerçekleşebilir. Bu konuda dikkatli olmak önemlidir. Hande, istersen bu kısma geçelim ve Marmara ile ilgili bölümü inceleyelim.

Hande: Nasıl hocam?

Ali Osman Öncel: Evet, şimdi Marmara bölgesiyle ilgili olarak. Burada, özellikle büyük deprem öncesi yapılan deprem analiziyle ilgili özetlemişsin. Niye böyle bir başlık attığımı hatırlamıyorum. Ama şunu söyleyebilirim, Marmara Bölgesi önemlidir. İşte bu kişi, Yehuda Benzion, 1995'te Fransa'da bir konferansta karşılaştık. Benim bir posterimi dinlemişti. Fransa'nın NICE şehrinde konferansı vardı. Posterimi anlattım kendisine, o zaman konferans sunumlarının yayınlanacağı bir dergi vardı. Konferans sonunda yayınlanacak bir dergi olduğunu söylemiştim. İlk sayısı Non-Lineer Jeofizik dergisinde yayınlanacaktı. Bizim çalışmalarımız da orada yayınlanacaktı. Yehuda bana, "İlk dergide yayınlanmanı tavsiye etmiyorum" dedi. Bana BSSA dergisine göndermemi söyledi. "Nasıl bir dergi?" diye sordum. O da, "Amerikan Deprem Araştırma Derneği'nin dergisi" dedi. Hakemlerin çok iyi olduğunu ve dikkatli okuyacaklarını, makalenin gelişmesi için daha iyi yorum yapacaklarını söyledi. Ancak yeni çıkan derginin, ilk sayısında hakemlerin üzerine düşmeyeceğini, sürecin iyi işlemeyeceğini belirtti. Bu nedenle önerdiği dergiye gönderdim. Yayınım gerçekten çok iyi yorumlar aldı ve makalem orada yayınlandı. Bu gerçekten iyi bir öneriydi. Biz genellikle kolay ve hızlı olmasını isteriz, ama aslında sağlam ve iyi olması daha önemlidir. Öyle bir tavsiyeydi ve onu uyguladım. Harvard Üniversitesi'nde şu anda profesör olarak çalışıyor. O zamanlar genç bir insandı. Bu öneriler gerçekten önemlidir. Kolay ve hızlı olmasından ziyade sağlam olmasını istemek, akademide bize yol kazandırır.

Hande: Evet, Yehuda'nın makalesi, yeni çıkan bir makale ve katkısı var. Bir kez tanıştık ama Türkiye'yi çalışıyor. Birçok öğrencisi var ve Harvard Üniversitesi'nde çalışıyor.

Ali Osman Öncel: Şimdi baktığımızda makale ne diyor? Marmara bölgesindeki depremleri inceliyor. Bu makale, Tektonofizik dergisinde yayınlanmış. Bu dikkatimi çekti ve tektonik fizikle ilgili. Bu benim ilk küçük makalemin belgeseli, önemli bir dergide. Ayrıca Marmara'daki depremlerin analiz edildiği bir çalışma. Bu nedenle, akademik okumada seçici olmamız gerekiyor. Her şeyi okursak zaman kaybederiz. Gerçekten iyi dergilerde çıkan yayınları okursak, bilim ve sanat çalışmaları güçlü olan insanların bakış açılarıyla bilgi edinmemiz zaman kazandırır. Bu kısma bakıldığında makale tamam yayınlanmış. İlk sayfasını buraya yerleştirmişim. Bu makalenin ilk sayfası bize ne diyor? Monitoring diyor, değil mi? Depremler ne olmuş?

Biz burada acaba depremlerin bize verdiği mesaj ne diyoruz? Bu depremler Marmara Denizi'ne ne yapıyor, birikme yapıyor. Benim de Marmara üzerindeki depremleri inceleyen bir çalışmam var. Marmara çalışmamda depremlerin farklı şekillerde biriktiğini gördüm. Bazıları seyrekti, bazıları sık birikmişti. Bu makalede de bunu incelemişler.
Bakalım, sonuçlar kısmını ne yaptım? Hızlı bir şekilde Google Translate kullanarak çevirdim. Görüldüğü üzere sonuçlar kısmına baktığımızda Marmara'da meydana gelen depremlerin %70'inin ana şok özelliği taşıdığını görmüşler. %20'si ise artçı şok olarak tanımlanmış. Yani diyebiliriz ki, her 4 depremden biri artçı şok, her 3 deprem ise ana şok olarak kabul edilebilir. Bunları %70'i ana şok, %25'i artçı şok olarak yuvarlarsak, böyle bir sonuç ortaya çıkmış. Yani şu anda meydana gelen depremlerin %70'i ana şok, %25'i artçı şok olarak tanımlanıyor. %6 oranında ise öncü şok olduğu ortaya çıkarılmış. Bu, toplamda 94 deprem yapar. Geriye ne kalıyor? %6 demek ki bu çalışma, Marmara'daki depremlerin her 100 depremden altısının öncü şok olduğunu gösteren bir çalışma yapmışlar. Bu çalışmanın ana sonucu budur. Bu kadar çok ana şok varken neden bu kadar az artçı şok var? Genellikle 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, 2 ana deprem olur ve artçı şoklar bitmez. Bu depremler küçük depremler olabilir veya daha önceden olan depremler de artçı şoklara sebep olabilir, her zaman farklı olabilir. Makale bunu incelemiş durumda. Sonuçlar kısmında bunlara bakmış durumda. Tabii detayını verecek değilim, ama bu makaleyi okumanın faydalı olacağını düşünüyorum. Gördüğümüz gibi Marmara'daki her depremin %70'i ana şok, %24'ü artçı şok ve %6'sı öncü şok olarak tanımlanıyor. Bu makalenin girişi ve sonucuyla bir gönderme yapmış olduk. Şimdi, bu bölgedeki deprem verilerine baktığımızda, kuzeydoğu Anadolu fayı burası değil mi? Doğu Anadolu fayı, burası ölü deniz fayı, burası da Kıbrıs fayı veya Hatay fayı gibi görünüyor. Yani burada 3 farklı fay veya bloğun birleştiği bir nokta var. Son depremlere baktığımızda, 7.7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. İkinci deprem ise 7.8 büyüklüğünde. İlk deprem kırılma yönünde, ikinci deprem de kırılma yönünde oldu. Bu doğu-batı yönünde bir kırılma gösteriyor. Türkiye'deki depremler ne zaman biter sorusu da geçtiği bir yerde.

Röportajda, Arabistan levhasının hareket etmesi durduğunda ve Arabistan levhasının kuzeye doğru hareketi bittiğinde, Türkiye'deki depremler sona erecektir. Türkiye'deki depremler devam ediyor çünkü Türkiye, güneyinden yukarı doğru iki defa sürekli olarak sıkıştırılıyor. Avrasya levhası ile Arabistan levhası arasında, Türkiye'nin sıkıştırıldığı bir bölge bulunuyor. Bu sıkışma sonucunda Anadolu levhası da doğu-batı yönünde hareket etmek zorunda kalıyor ve bu hareket, Anadolu fayı üzerinde kuzeye doğru gerçekleşiyor.

Doğu Anadolu fayı, bu hareketin sonucunda aşağıya doğru kayıyor. Ancak Anadolu levhasının hareketi doğrudan aşağıya doğru olmak zorunda değil. Bu bloğun hareketi aşağıya doğru olması gerektiği için, diğer blok da yukarıya doğru hareket etmek zorunda. Bu durumda, Anadolu levhasının hareketi sağa yönlü olmalıdır ki Anadolu bloğu batıya doğru hareket edebilsin. Türkiye'deki kırılmaların nedeni, Arabistan levhası ile Avrasya levhası arasında kuzey-güney yönlü sıkıştırmadır. Bu sıkıştırmaya bağlı olarak, Türkiye, doğuya doğru iki büyük Anadolu levhası üzerinden hareket etmeye zorlanmaktadır. Bu durumu gösteren bir harita mevcuttur.

Ancak belirtmek gerekir ki, Türkiye'deki depremlerin ne zaman sona ereceği konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz. Bu harekete bağlı olarak Türkiye'de meydana gelen depremler arşivlenmiştir. Ambraseys ve Jackson tarafından hazırlanan bir makale, bu depremlerin aktif tektonikle ilişkisini göstermektedir. Arşivlenen bilgilere dayanarak, Türkiye'deki depremlerin devam ettiği görülmektedir.

Ancak depremlerin ne zaman sona ereceği konusunda kesin bir bilgiye sahip olmasak da, bu arşivlenmiş bilgiler, depremlerle ilgili önemli referanslardır. Türkiye'deki depremlerin devam ettiği ve aktif tektonik olaylarla ilişkili olduğu görülmektedir.
Türkiye'deki depremler levhaların hareket etmesi sonucunda meydana gelmektedir. Bu depremler, yüzeyde kırık oluşmasına neden olan depremlerdir. Arşivlenen bilgilere göre, Türkiye'deki depremler milattan önce 464 yılından itibaren kaydedilmeye başlanmıştır. Bu depremler, yüzeyde kırık oluşumuna neden olan ve tarihsel olarak belgelenmiş depremlerdir. Ancak bu tarihsel depremlerin kırık boyutları bilinmemektedir, çünkü bu depremler milattan önce veya milattan sonra yüzyıllarda meydana gelmiştir.

Kırık boyutlarını bildiğimiz depremlerin büyüklüklerini hesaplayabiliriz ve kırık boyu ile deprem büyüklüğü arasında bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle doğu Akdeniz bölgesi, Türkiye ve çevresindeki depremlerle ilgili önemli bir referans kaynağıdır. Ambraseys ve Jackson gibi önemli isimler tarafından hazırlanan makalelerde, bu bölgedeki depremlerle ilgili kapsamlı bilgilere ulaşmak mümkündür.

1995 yılına kadar olan depremlere baktığımızda, Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu faylarının aktif olduğu görülmektedir. Kuzey Anadolu fayı, İran'a kadar uzandığı ve yüzeyde kırılmalara neden olduğu belirtilmektedir. Bu coğrafyada, milattan önce 464 yılından itibaren yüzeyde kırılmaya neden olan folding (bükülme) depremleri meydana gelmeye başlamıştır.

Depremler, yaklaşık 15.000 yıldır bu coğrafyada en az bir kez meydana geldiğinde "diri kırık" olarak adlandırılmaktadır. Bu depremler, tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar uzanan geçmişi kapsamaktadır. İsa peygamberden yaklaşık 500 yıl önce, milattan önce 464 yılında bu bölgede depremler kaydedilmeye başlanmıştır. Bu bilgiler, depremlerin bize uzun bir süredir bir şeyler anlatmaya çalıştığını göstermektedir.

Örneğin, Kanada'da çalıştığı dönemde danışmanı John Adams'ın da belirttiği gibi, Kanada'nın tarihi 1867 yılında başlamaktadır. Bu nedenle 1867 yılı öncesinde Kanada'da meydana gelen depremler hakkında bilgi sahibi olunmamaktadır. Ancak Türkiye'nin bulunduğu coğrafya için durum farklıdır. Burada depremler olmuş ve tekrarlanmıştır. Bu nedenle her deprem sürpriz olmamalıdır. Depremlerin meydana geldiği gerçeğine alışık olmalıyız.

Depremlerin büyüklüğünü gösteren verilere baktığımızda, yediden büyük depremleri gösteren siyah küpler görülmektedir. Bu veriler, son 2.000 yılda Doğu Anadolu fayında yediden büyük depremler olduğunu göstermektedir. Kutunun büyüklüğü arttıkça deprem büyüklüğü de artmaktadır. Doğu Anadolu fayı boyunca çok büyük depremler meydana geldiği görülmektedir.

Özetle, depremler uzun bir süredir bu coğrafyada meydana gelmekte ve bize bir şeyler anlatmaktadır. Geçmişte meydana gelen depremler, gelecekte de depremlerin olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, depremlerin meydana geldiğine şaşırmamalı ve önlem almamız gerekmektedir.

Marmara bölgesinde depremler öncesi ve sonrası ayrılmış yığılmalar göstermektedir. Bu yığılmalar TBVHKBP olarak adlandırılmıştır. "P" harfi "primary" yani birincil anlamına gelir. Bu yığılmalar, farklı yıllara aittir ve renkleri farklılık göstermektedir. Yığılmalar ayrı ayrı incelenmiş ve öncü şokların meydana geldiği bölgeler araştırılmıştır.

Öncü şoklar, deprem öncesindeki küçük depremlerdir. Bu haritada, öncü şokların en yoğun olduğu bölgeler gösterilmiştir. Öncü şoklar, özellikle Marmara Denizi çevresinde yoğunlaşmıştır. Bu bölgelerde ise ana şokların meydana gelme olasılığı daha yüksektir.

Depremlerin öncü şoklar, artçı şoklar ve ana şoklar olarak sınıflandırılmasıyla ilgili olarak, 2006 ile 2016 yılları arasında büyük depremlerin analiz edildiği belirtilmektedir. Bu analizler, okyanus tabanı sismometresi destekli depremlerin de incelendiğini göstermektedir. Bu çalışma sonucunda, depremlerin öncü şoklar, artçı şoklar ve ana şoklar şeklinde tasnif edildiği ve öncü şokların en çok görüldüğü bölgelerin belirlendiği ifade edilmektedir.

Öncü şokların en çok meydana geldiği bölgeler özellikle Kuzey Anadolu Fay Zonu ve Marmara Denizi çevresidir. Bu bölgelerde uzun bir süredir büyük depremler meydana gelmemiş olması, öncü şok niteliğindeki depremlerin bu alanda görülmesine neden olmaktadır. Ayrıca, 1912 Şarköy deprem kırığının Marmara Denizi'ne kadar uzandığı ve öncü şokların bu alanda yoğunlaştığı iddia edilmektedir.

Bu bilgilere dayanarak, öncü şokların en yoğun olduğu bölgelerde büyük deprem olasılığının daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, daha detaylı bilgiye ulaşmak için çalışmanın detaylarının okunması gerekmektedir.

Bu analizde, öncü şokların meydana gelme olasılıkları araştırılmıştır. Özellikle depremlerin sık olduğu bölgelerde bu öncü şokların olasılığı yüksek olan yerleri işaret ettiği düşünülmektedir. Öncü şoklar, büyük depremlerin olasılığının daha yüksek olduğu yerleri gösterme potansiyeline sahiptir.

Analiz sonucunda, öncü şokların en yoğun olduğu alanların, özellikle güney kolunda ve HD olarak işaretlenmiş olan kolda bulunduğu belirlenmiştir. Bu çalışmanın yayınlandığı önemli bir dergide yer aldığı için daha detaylı bir inceleme yapılması gerekmektedir. Önceki şekle göre farkı 10'a çıkartılmış, yani öncü şok ile ana şok arasındaki saat farkına bakılmıştır. Eksi işareti, öncü şoktan daha kısa bir süre sonra ana şokun meydana geldiği alanları göstermektedir.

Bu analizi daha iyi anlamak için daha detaylı bir şekilde çalışmanın okunması gerekmektedir. Analizde saat farklarına da bakılarak, öncü şokların meydana geldikten ne kadar süre sonra ana şokların meydana geldiği belirlenmiştir. Detayları daha iyi anlamak için daha fazla okuma yapmak önemlidir.

Hande ile dersimizi hemen hemen bitirmiş durumdayız. Maraş depremleriyle ilgili bir makale eklemişim slaytlara, hızlıca göz atabiliriz. Maraş depremleri, tarihte üç farklı zamanda üç farklı kırık boyunca meydana gelen depremler olarak belirtilmiştir. Son depremde ise üçü bir arada aynı anda meydana gelmiştir.

Bu durum, bizim önceden bilinenin dışında bir şey olduğunu göstermektedir. Daha önce bu segmentin en son 1513'te kırıldığı söyleniyordu. Ancak şimdi bu segmentin kırılması için belirli bir sürenin geçmesi gerektiği şeklindeki ezberimiz bozuldu. Tarihsel verilere göre, bölgedeki enerjinin bir kısmı daha önce parça parça açığa çıkıyordu ve bu nedenle bu kırık boyunca bu parçaların bazıları kırılıyordu. Ancak son depremde enerjinin tamamı açığa çıktığı için tarihsel verilere parça parça kırılan bu kırık boyunca tamamının bir kerede kırıldığı şeklinde yorumlanabilir. Büyük bir enerji, büyük bir kırık boyuna işaret etmektedir ve bu kırık boyunun toplam uzunluğu 350 km olarak belirtilmiştir.

Ayrıca, saha gözlemleri yapılmış ve bu gözlemler sonucunda çok kapsamlı bir haritalama çalışması gerçekleştirilmiştir. Haritalamada çok hassas ölçümler yapılmış ve hata payı artı eksi 4 m olarak belirlenmiştir. Bu çalışmanın Amerikan Deprem Mühendisliği raporunda yayınlandığı belirtilmektedir.

Bunların yanı sıra, kırık modelleri ve deprem maksimum ivmeleri sonuçları da ortaya çıkmıştır. Depremlerin meydana geldiği kırık sistemi, tarih boyunca değişiklik göstermiştir. Örneğin, Hatay üstü bileşeni zamanla yukarı doğru taşınmıştır. Arazi ölçümlerinde santimetre hassasiyeti kullanıldığı belirtilmiştir.

Genel olarak, bu dönemde yapılan ölçümler ve çalışmalar oldukça kapsamlıdır. Araştırmaların sonuçlarına göre, deprem etkilerine karşı hazırlıklı olmanın ve bulunduğumuz yerdeki etkilere dikkat etmenin önemli olduğu vurgulanmaktadır.

Dersin başında ve sonunda Hande ile bir değerlendirme yapılmıştır. Hande, sismoloji konusunda çok şey öğrendiğini ve aklında takılan soruları sorduğunu belirtmiştir. Hande'ye teşekkür edilerek, final projenin içinde tarihlerin olduğu hatırlatılmıştır.

 

No comments:

Post a Comment

Ders 04: Haftanın Ödevi

  ÖDEV